Türk ve İslam Eserleri Müzesi (28.01.2020 tarihli güncelleme)

İslam - Osmanlı eserlerini sergilemek ve muhafaza etmek amacıyla Evkaf Nezareti bünyesinde kurulan ilk, Osmanlı İmparatorluğu Döneminde açılan son müze olan Evkaf-ı İslamiye Müzesi, Süleymaniye Külliyesi İmaret binasında Sultan V. Mehmed Reşad'ın culüsuna rastlayan 27 Nisan 1914 tarihinde kapılarını ziyaretçilerine açmıştır. Camilere, türbelere, kütüphanelere vakfedilen eserlerin ülke dışına çıkarılmasını önlemek, korumasını sağlamak ve bu kültür hazinesini gelecek nesillere miras bırakmak amacıyla kurulan Evkaf-ı İslamiye Müzesi 1926 yılından sonra Türk ve İslam Eserleri Müzesi adını almıştır. 

Evkaf Nazırı ve Şeyhülislam Ürgüplü Hayri Bey, Müze-i Hümayun Müdürü Halil Edhem Bey, Müze İdare Meclisi üyeleri Keçecizade Reşat Bey, İsmet Bey, Armenak Sakıziyan Bey, İbnü'l Emin Mahmud Kemal (İnal) Bey, Mehmed Ziya Bey ile Müze Müdürü Ahmed Hakkı Bey'in Birinci Dünya Savaşı öncesinde tüm zorluk ve imkansızlıklara karşın, büyük bir özveriyle Osmanlı topraklarındaki vakıf eserlerini Evkaf-ı İslamiye Müzesi çatısı altında toplamaları, görkemli bir kültürel mirasın bugünlere ulaşmasını sağlamıştır. 8. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan süreçte İslam coğrafyasında üretilen ünik eserlerden meydana gelen bu miras, Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nin dünya müzeleri arasında haklı bir yere sahip olmasını sağlamıştır.

Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nin 1983'te İbrahim Paşa Sarayı'na taşınması ise, müze koleksiyonundaki eserlerin önemli bir bölümünün çağdaş müzecilik kriterlerine uygun olarak sergilenmesine ve Türk müzeciliğinin gelişmesine katkıda bulunan geçici sergilerin açılmasına olanak sağlamıştır. 
 
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi; 1984 yılında Avrupa Konseyi Yılın Müzesi Yarışması Jüri Özel Ödülü`nü, 1985 yılında da Avrupa Konseyi-Unesco tarafından çocuklara kültür mirasını sevdirme konusundaki çalışmalarından ötürü verilen ödülü almıştır. 

Halı Bölümü: Halı sanatının dünyadaki en zengin koleksiyonunu oluşturan halı bölümü ayrı bir önem taşımış ve müzenin uzun yıllar bir "Halı Müzesi" olarak ünlenmesine neden olmuştur. Müze, yalnızca Türkiye`nin değil, dünyanın en zengin halı koleksiyonuna sahiptir. Ender Selçuklu halılarının yanı sıra, 15. yüzyıla ait seccade ve hayvan figürlü halılar, 15.-17. yüzyıllar arasında Anadolu`da üretilen ve Batı`da "Holbein Halısı" olarak anılan geometrik desenli ya da kûfî yazıdan esinlenen halılar bu bölümün en değerli parçalarını oluşturur. 
İran ve Kafkas halıları, ünlü Uşak ve saray halı örnekleriyle zenginleşen Türk ve İslâm Eserleri Müzesi halı koleksiyonu bugün dünyada halı sanatı üzerine ciddi bir inceleme yapmak isteyenlerin başvurmaları gereken bir kaynaktır.
 
El Yazmaları ve Hat Sanatı Bölümü: 7. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan Türk ve İslâm Eserleri Müzesi yazma koleksiyonunun büyük bir bölümünü oluşturan Kur`an-ı Kerim`ler Müslümanlık`ın yayıldığı geniş coğrafi bölgelerden gelmektedir. 
Emevî, Abbasî, Mısır ve Suriye Tulunoğulları, Fatımî, Eyyubî, Memlûk, Moğol, Türkmen, Selçuk, Timurî, Safavî, Kaçar ve Anadolu Beylikleri ile Osmanlı hat sanatının yaratılarının bir arada izlenebildiği ender koleksiyonlardandır. 
Elyazmaları arasında, Kur`an`ların dışında, çeşitli konularda yazılmış (bazıları resimli) kitaplar, gerek konuları, gerek yazı stilleri, gerek ciltleri bakımından ilgi çekicidir.
Osmanlı sultanlarının tuğralarını taşıyan fermanlar, beratlar, herbiri bir sanat eseri niteliğindeki tuğralar, Türk ve İran minyatürlü yazmaları, divanlar Türk ve İslâm Eserleri Müzesi`ni, bu alanda da, dünyanın önemli müzelerinden biri durumuna getirmektedir. 
 
Ahşap Eserler Bölümü: Bu koleksiyonun en önemli parçalarını 9.-10. yüzyıl Anadolu ahşap sanatının örnekleri oluşturmaktadır. 
Anadolu Selçukluları ve Beylikler Döneminden kalan ender parçaların yanı sıra, Osmanlı Döneminin sedef, fildişi, bağa işlemeli ahşap eserleri, kakma sanatının eşsiz örnekleri, Kur`an cüzü muhafazaları, rahleler, çekmeceler bu zengin koleksiyonun ilgi çekici parçalarıdır. 
 
Taş Sanatı Bölümü: Emevî, Abbasî, Memlûk, Selçuklu, Osmanlı dönemlerine ait, kimi motifli kimi figürlü, ama hemen hepsi yazılı taş eserler Türk ve İslâm Eserleri Müzesi`nde bir araya getirilmiştir. Selçuklu Dönemi taş sanatının ender ve seçkin örnekleri, av sahneleriyle, sphenks, griphon, ejder gibi masal yaratıklarının yer aldığı figürlü mezar taşları, kûfî yazılı erken dönem taş eserler, Osmanlı hat sanatının bir uzantısı olan değişik üsluplarda yazılmış kitabeler gerek nitelik, gerek nicelik açısından önemlidir. 
 
Keramik ve Cam Bölümü: 1908-14 yılları arasında yapılan kazılarda bulunmuş keramik eserlerin ağır bastığı bu koleksiyonda Samarra, Rakka, Tel Halep, Keşan kaynaklı olanlar başta gelmektedir. 
Böylece Erken-İslâm Dönemi keramik sanatının aşamalarını Türk ve İslâm Eserleri Müzesi koleksiyonunda izlemek mümkündür. Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemine ait, mozaik, mihrap ve duvar çinisi örnekleri ile Konya Kılıçaslan Sarayı alçı süslemeleri koleksiyonun bir başka önemli bölümünü oluşturmaktadır. Osmanlı çini ve keramik sanatı örnekleri, yakın dönem Kütahya ve Çanakkale seramikleri ile noktalanmaktadır. 
Cam koleksiyonu ise, 9. yüzyıl İslâm cam sanatı örnekleriyle başlayıp, 15. yüzyıl Memlûk kandillerini, Osmanlı Dönemi cam sanatı örneklerini kapsamaktadır. 
 
Maden Sanatı Bölümü: Büyük Selçuklu İmparatorluğu dönemine ait, tarihli ender örnekler Anadolu Selçuklu döneminden havan, buhurdan, ibrik, ayna, dirhemlerle başlayan Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Maden Sanatı Koleksiyonu, Cizre Ulu Camii kapı tokmakları ve İslâm maden sanatı alanında önemli bir yeri olan burç ve gezegen sembolleriyle bezeli figürlü 14. yüzyıl şamdanlarıyla önemli bir koleksiyon oluşturmaktadır. 
16. yüzyıldan başlayıp, 19. yüzyıla ulaşan Osmanlı maden sanatı örnekleri arasında ise gümüş, pirinç, tombak, murassa (değerli taşlarla süslü) sorguç, kandil, gülabdan, buhurdan, leğen ve ibrikler yer almaktadır. 
 
Etnografya Bölümü: Uzun yıllar boyunca toplanan etnografik parçalar, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi`nin İbrahim Paşa Sarayı`na nakliyle sergilenme olanağını bulmuştur. 
Müzenin en genç bölümü olan bu koleksiyonda, Anadolu`nun çeşitli bölgelerinden toplanmış halı-kilim tezgâhları, dokumalar, yün boyama teknikleri, halk dokuma ve işleme sanatı örnekleri, yöresel zenginlikleri içinde kostümler, ev eşyaları, el sanatları, el sanatı aygıtları, göçer çadırları kendilerine özgü mekânlar içinde sergilenmektedir.
 
Mukaddes Emanetler: Resulullah'a, hak peygamberlere, Ehl-i Beyt'e ait olanlar ile Kabe'ye ait olan eşyalar, Kutsal Emanetler, Emanat-ı Mukaddese (Mübareke, Şerife) Teberrükat ve Eşya-yı Müteberrika olarak adlandırılmaktadır. 
Ahir zaman peygamberi Hz. Muhammed (sav)'in etrafında bulunan ve onu canlarından çok seven sahabeleri; tebliğ ettiği dinin esaslarını hayatlarına tatbik ettikleri gibi, bu sevgilerinin tezahürü olarak kendisiyle alakalı maddi unsurları da aziz bir hatıra olarak saklamışlardır. Giydiği ayakkabılardan, kıyafetlerine, su içtiği kaplara, kullandığı silahlara, dayandığı asalara, sancağına, Uhud'da kırılan dişine, traş esnasında kesilen saç tellerine kadar birçok hatıra bu sevgi ile gelecek nesillere ulaştırılmıştır. Hadis kitapları incelendiğinde Allah Resülü'nün ashabının, Allah ve Peygamber sevgisine hoşgörü ile yaklaştığı görülmektedir. 
Sahabelerin büyük bir özenle sakladığı, Allah Resülü'nün yadigarları Kutsal emanetler, ashabtan ve daha sonra gelen İslam büyüklerinin hatıralarının da ilavesiyle büyük bir itina ile saklanmıştır. Önemli bir bölümü Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi'nde korunan Kutsal Emanetler'den bazıları da cami, türbe, dergah gibi hayrat binalarına vakfedilmiştir. 
 
Sakal-ı Şerifler (Lihye-i Saadetler): Hz. Peygamber'in Veda Haccı'ndan sonra ihramdan çıkıp, traş olduğu ve hacca katılan müminlere hatıra olarak Sakal-ı Şeriflerin dağıtılmasına müsaade ettiği Siyer kitapları ve hadis ravilerinden bilinmektedir. Ashabın, bir telini dahi yere düşürmeden topladığı ve itina ile sakladığı Sakal-ı Şerifler günümüzde de büyük bir özenle muhafaza edilmektedir. 
Mahfazaları Osmanlı maden ve ahşap sanatının, bohçaları ise dokuma sanatının görkemli eserleri olan Sakal-ı Şeriflerin önemli bir bölümü Topkapı Sarayı'ndadır. Sakal-ı Şerif mahfazalarının üzerindeki kayıtlar; Saray'da bulunanların sultanlar, valide sultanlar ve sarayın ileri gelen ağaları tarafından muhafaza edildiği, vefatlarından sonra ise Emanet Hazinesi'ne intikal ettiğini, bazı Sakal-ı Şeriflerin ise türbelere veya camilere vakfedildiğini göstermektedir. 
Sakal-ı Şerif mahfazalarının üzerlerindeki 'Leyle-i Regaib'te ziyaret edilen Lihye-i Saadet budur' ibaresinden Sakal-ı Şeriflerin Kadir gecesi ve kandiller gibi mübarek günlerde ziyaret edilebilmeleri için vakfedildiği anlaşılmaktadır. Kırk bohçaya sarılarak saklanan Sakal-ı Şeriflerin mübarek günlerde ziyaret edilmesi, yavaş yavaş tekbirlerle açılması geleneği günümüzde de halen yaşamaktadır.
Müzenin giriş ücreti 42 TL olup Müzekart ile bir sene boyunca sınırsız ziyaret edebilirsiniz. 1 Nisan - 1 Ekim tarihleri arası 09:00-19:00, 1 Ekim - 1 Nisan tarihleri arasında 09:00-18:00 saatleri arasında Pazartesi günleri hariç gezebilirsiniz (28.01.2020 tarihli güncelleme).

Müze, Sultanahmet Meydanı'nda bulunmakta olup Alman Çeşmesi'ne, Theodosius Dikilitaş'a ve Burmalı (Yılanlı) Sütun'a komşudur. Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nin bulunduğu konumu aşağıdaki haritada işaretledim. Oradan bakabilirsiniz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Edirne'den Günübirlik Yunanistan Gezisi - Kastanies (Kestanelik) - Orestiada (Kumçiftliği) - Pazarkule Sınır Kapısı

Anelemmatik Güneş Saati - Cunda - Ayvalık