Hierapolis - Pamukkale Travertenleri - Denizli (22.01.2020 tarihli güncelleme)

23 Nisan'da dört günlük tatili birleştirerek eşimle benim memleketime gitmiştik. Hazır memlekete gitmişken yakın diyerek değişiklik yapalım diyerek Pamukkale ve Hierapolis'e gidelim dedik ve 24 Nisan günü Pamukkaleye arabayla gittik.
1957 yılında İtalyan Arkeoloji Heyeti Antik kentte çalışmalara başlar. İlk kazı döneminde sahne binasına ait mermer bloklar yıkıntı halindedir. 1957 yılından itibaren Heyet, Türk yetkililerle birlikte yapının içini boşaltmaya, arkeolojik kazı yapmaya ve anıtın sistemli olarak incelenmesiyle gün ışığına çıkartılan eserlerin onarımına başlar.  
Şehir, 09.12.1998 tarihinde hem doğa hem de kültürel miras olarak UNESCO Dünya Miras Listesi'ne alınmıştır. Şehrin içinde agora, tapınak, çeşme, hamam, müze, kilise, kale, tiyatro kalıntıları yer almaktadır. 
 
Kuzey Nekrapolü, Hamam Bazilika, Frontinus Kapısı, Fontinus Caddesi, Latrina, Agora, Kuzey Bizans Kapısı, Tritronlu Çeşme, Katedral Kilise, Cin Deliği, Apollon Tapınağı, Anıtsal Çeşme, Müze, Antik Havuz, Tiyatro ve St. Philip Martyrionu, Seyir Terasları, Travertenler, Ortaçağ Kalesi görülebilecek eserler arasındadır.  Antik kentin içerisinde hemen hemen her eserin başında bilgilendirici notların bulunduğu tabelalar asılı. Tabelalarda eski çizimler, fotoğraflar ve bilgilendirici notlar bulunmakta. 
Kuzey Mezarlığı: Hierapolis mezarlıkları merkezin dışında, şehirden çıkan yollar boyunca bulunur. Kuzeyde Tripolis ve Sardis yönünde, yaklaşık iki kilometre boyunca Hierapolis ve Anadolu'nun en önemli ve anıtsal mezarlığı yer alır. Burada bölgenin değişik hakimiyetler altında bulunduğu devirlerden kalma çeşitli mezar tiplerine rastlanır.
 
Gladyatörler Mezarı: 166 No.lu Mezar (İ.S. II-III. Yüzyıllar)
Mezar, girişin üzerine yerleştirilmiş olan traverten levhada yer alan gladyatör dövüşlerini betimleyen kabartmadan adını almıştır: solda galibiyet hediyesi olarak verilen iç yağ dolu bir amphora, dövüşü simgeleyen üçlü yaba ve yuvarlak kalkan. İki dönemi bulunmaktadır: birincisi dörtgen planlıdır ve duvarlarda ölü yatakları yer almaktadır; ikinci döneminde girişle bağlantılı yeni bir cephe inşa edilmiştir. Kısa kenarlar, lahitlere destek olması amacıyla yeni duvarlarla güçlendirilmiştir.  
Hamam Bazilika: Şehrin kuzeyinde giriş kapısının dışında yer almaktadır. İ.S. 3. yy başlarına ait olan hamam yapısın İ.S. 6 yy. da orta mekanda bir nef oluşturularak kiliseye çevrilmiştir. Yapının arka duvarının altından geçen fay hattı ve oluşan deprem, bu duvarın yatmasına sebep olmuştur. Bu duvarın deprem izini göstermesi açısından bu şekilde konsolide edilme çalışmaları devam etmektedir. 
Anadolu'daki birçok antik kentte olduğu gibi şehrin dışında hamam yapısının olması, şehre gelen insanların ancak yıkandıktan sonra kabul edilmesi, Antik Çağ'da Anadolu insanının temizlik ve bulaşıcı hastalıklara karşı aldıkları tedbiri göstermesi açısından önemlidir. Şehre gelen insanlar yıkandıktan sonra şehre kabul ediliyorlardı. 
 
Frontinus Caddesi: Mimari özelliklerinden dolayı, kapı ile birlikte yapıldığı düşünülen 14 metre genişliğindeki bu cadde (plateia), kentin ana caddesini oluşturuyordu (İ.S. I y.y.). Caddenin ortasından monolit kapak taşları ile örtülü kanalizasyon sistemi geçmektedir. Caddenin her iki uzun kenarında dükkan, depo ve evler yer almakta dor düzeninde traverten cepheye sahip bu mekanlar ile cadde uzunluğu 170 m. ulaşmaktadır. Geç dönemde (V-VI. yüzyıl) inşa edilmiş, caddeyi işgal eden bir dizi mekan yer alır, cadde düzeni bozularak caddenin genişliği 8 metreye indirilir. Caddenin yüzeyi (platea) tamamen kaynak sularından dolayı kalker tabakası ile kaplı idi (2 m. yükseklikte). Antik yolu kalker tabakasından açmak için kompresörle açma çalışması yapılmıştır. 
 
Latrina: Depremde yıkılmış olan bu yapı yıkınyı halinde tüm parçaları ile günümüze ulaşmıştır. Uzun ve dar olan yapı giriş kısmı dar yan taraftan iki kapı ile yapılmaktaydı. Yapı, traverten bloklardan yapılmış, ağır çatıyı taşıyan monolit dor düzenindeki sütun dizisi ile, ikiye bölünmüştür. Uzun mekanın tabanında lağım sularını caddedeki kanalizasyona taşıyan kanal bulunmaktadır. İç duvar boyunca oturmak için yapılmış, üzerinde delikler bulunan bir seki yer alır, pis suları taşıyan kanalın önüne sıhhi ihtiyaçlar için bir temiz su kanalı yapılmıştır. Taban kullanım ve aşınma izleri taşıyan traverten levhalarla düzenlenmiştir. Yapı İ.S. I. yüzyılda inşa edilmiştir. Yapının yıkılma tarihi ve nedeni olan depremin tarihlenmesi için, yarım sütunlar üzerine kırmızı boya ile İmparator Justinianus adına yazılmış yazılar büyük önem taşır.
 
Kuzey Bizans Kapısı: Hierapolis kentinde yapılan sur sistemine dahil olan Kuzey Kapı İ.S. IV. yüzyıl sonuna tarihlenmekte; Kuzey Kapı, Güney Kapı'ya simetrik olarak Bizans Dönemi'nde kentin anıtsal girişini oluşturur. Devşirme malzeme ile inşa edilen kapı, kare planlı iki kule ile desteklenmiştir. Kapıda taşıyıcı arkhitravın üzerinde yer alan zarif kemer, haç motifi ile bezelidir. Diğer Hristiyan sembolleri arkhitravın ön cephesini süslemekteydi. Girişin iki yanında, antik şehri kötü etkilerden korumak üzere, apotropeik olarak duran arslan, panter, gorgo başı ile bezeli, muhtemelen daha eski bir yapıda kullanılmış olan, dört adet konsol günümüze ulaşmıştır.
 
Katedral: Hierapolis kentinin en önemli Hristiyan kült yapılarındandır. Yapı, plateiaya narteks ve atrium ile açıkmaktadır. Sağdaki kapıdan vaftiz mekanına girilir, dörtgen planlı, apsisli mekan, sütunlar ile 3 nefe ayrılmıştır, apsisli bölümde yuvarlak, mermer kaplama levhalı, iki yanında merdivenleri olan vaftiz teknesi yer alır. Saçaklık, kadınların oturduğu bölüme ait ikinci sütun dizisi tarafından taşınıyordu. Apsis içte yuvarlak dışta çok kenarlı bir plana sahiptir. Ana apsisin içinde, ayin sırasında papazların ve piskoposun oturduğu konsantrik merdiven, synthronon yer alır. Yapı planı bize orta çağ onarımları ile İ.S. VI. yüzyılın I. yarısına tarihlememizi sağlar.
 
Tiyatro: Büyük yapı dört ada üzerine inşa edilmiştir. Dik olan cavea diazona'dan iki kısma bölünmüştür, dikey olarak 9 cuneusa Summa cavea galerisi ile 8 basamak yerleştirilmiştir. Ima caveanın (alt basamaklar) orta kısmı, proedria için mermer bir exedra şeklinde düzenlenmiş, yüksek arkalıklı, arslan ayaklı oturaklar, kentin önemli kişileri içindir. Sahne binası, logeion ve geniş bir sahne arkasına sahiptir ve skene ile bağlantılıdır. Skene fronsun üç düeni mermer monolit sütunlar tarafından podium üzerine oturmakta ve burada Apollon ve Artemis'e adanmış, bezeli korniş bulunmaktadır. Bu görkemli yapı, İmp. Septimus Severus zamanında İ.S. III. yüzyılda, önceki evreyi (Flavius dönemi) içine alarak ve yok ederek inşa edilmiştir. Geç Roma Dönemi'ne kadar kullanılmış, bunu arkhitravının alt yüzüne, İ.S. 352 yılına ait tarihli ve skene fronsun onarımını yazıttan anlıyoruz. 

Hierapolis Örenyerini; 06:30 - 19:00 saatleri arasında gezebilirsiniz. Her gün açık olan müzenin giriş ücreti 60 TL olup, müzekart ile ücretsiz ziyaret edebilirsiniz. (22.01.2020 tarihli güncelleme) 

Pamukkale Travertenlerine ben çok küçükken gitmiştim. Eşim ise ilk kez gitti. Ben pek fazla hatırlamadığım için ilk kez gittim denilebilir :) İkimiz de çok beğendik ve uzun süre suyun içinde ayaklarımızı tuttuk.

Hierapolis ve Pamukkale travertenleri ile ilgili aşağıdaki linklerden daha detaylı bilgiler alınabilir.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Hierapolis
http://whc.unesco.org/en/list/485
http://www.pamukkale.gov.tr/tr/Antik-Kentler/Pamukkale-Hierapolis
https://tr.wikipedia.org/wiki/Pamukkale
Pamukkale Travertenlerini ve Hierapolis Antik Kentini mutlaka gidip görün. Laodikya Antik Kenti'ni biz gezemedik. Hem orayı gezin, hem diğerlerini gezin. Hoşunuza gidecektir mutlaka. Travertenlerde ayaklarınızı sıcak suya sokun. Antik kenti gezin. Tiyatroda taşlara oturun ve bol bol fotoğraf çekilin. Hierapolis'in bulunduğu bölgeyi aşağıdaki haritada işaretledim.
 

Ve son olarak Denizli merkeze gittik. Gitmeden önce çok meşhurmuş diye duyduğumuz Babadağlar İşhanını gezdik. Belki önceden çok önemli bir yerdi veya çok özel şeyler satılıyordu. Ancak günümüzde hem internette hem İstanbul'da birçok yerde her şey bulunduğu için bize çok farklı gelmedi. Onun için orada çok özel şeyler bulamadık. Ama gene de elimiz boş dönmemek için büyüklerimize birer havlu aldık. Merkezde de Kebapçı Enverde Tandır Kebabı yedik. Kebap elle yeniyor. Denemek lazım ama ben şahsen  kebabı pek sevmedim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Edirne'den Günübirlik Yunanistan Gezisi - Kastanies (Kestanelik) - Orestiada (Kumçiftliği) - Pazarkule Sınır Kapısı

Anelemmatik Güneş Saati - Cunda - Ayvalık