Safranbolu - Amasra

Eşimin annesi ve babasıyla birlikte Safranbolu ve Amasra turu yapmıştık. Eşimle zaten Safranbolu'ya gitmeyi çok istiyorduk. Hazır onlarla da bir tur bulunca gidelim dedik. Tur şirketi Edirneliydi ve İstanbul'dan sadece biz katıldık. Gece bizi Kavacık Köprüsünün oradan aldılar ve Safranbolu'ya doğru yola çıktık.

Kültür Bakanlığı tarafından 1976 yılında “Kentsel Sit” olarak koruma altına alınan Safranbolu; 1994 yılında UNESCO tarafından istisnai ve evrensel kültürel varlıkları bakımından DÜNYA MİRAS LİSTESİNE alınmıştır. Safranbolu'daki koruma altına alındaki eser sayısı yaklaşık 1500’dür. 1990’lı yılların başından bu yana küçük ve orta ölçekli turistik tesislerin oluşumu ile turizm ilçe ekonomisindeki yerini hissettirmeye başlamış, terk edilen konaklar, otel, lokanta gibi işlevlerle yaşama dönüştürülmüş, bozulan arnavut kaldırımları yeniden yapılmış, anıtsal eserler restore edilmeye başlanmış, kaybolmak üzere olan el sanatları turistik amaçla yeniden canlılık kazanmıştır.
Sabahleyin ilk olarak Safranboluyu tepeden izleyebileceğimiz Hıdırlık Tepesine çıktık ve bol bol fotoğraf çekildik. Daha sonra şehir merkezine indik. Semerciler, Manifaturacılar, Demirciler, Bakırcılar Çarşılarını,  İzzet Mehmet Paşa Camii, Köprülü Mehmet Paşa Camiini gezdik ve caminin avlusundaki Güneş Saatini gördük. Sonra da isteyenlerle birlikte Kaymakamlar Müze Evini dolaştık. Müzeden sonra UNESCO tarafından tescillenmiş çilingirlerin, demirci ustalarının da aralarında bulunduğu esnafın yer aldığı Yemeniciler Çarşısında hep birlikte gezdik. Kurtuluş Savaşı döneminde Türk ordusunun ayakkabı (yemeni) ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayan Yemeniciler Arastasındaki Arasta Kahvesinde Türk Kahvesi içtik. Safranbolu'nun merkezindeki gezimizi bitirdikten sonra önce Cam Terasa (Seyir Terası), sonra da Yörük Köyüne gittik. 
     
Yörük Köyü: Anadolu'nun ilk Türkleşen sahalarından Batı Karadeniz'e 11. yüzyıl sonrasında Oğuzların Kayı boyuna mensup Türkmen aşiretleri, yoğun bir göçte bulunmuşlardır. Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda da etkin rol alan bu aşiretler, Türk tarihinin en kritik yıllarında her zaman etkili olmuşlardır. 
Yörük ismi, Türkmen aşiretlerinin konar-göçer yaşam biçimindeki "yörümek" kelimesinden türetilmiştir. Anadolu'da ilk defa Türkleştirilen ve uzun yıllar işgale uğramayan Safranbolu'daki Yörük Köyü de bu tanımlamaya uygundur. 
Safranbolu'daki rivayete göre; bölgede kurulan Hacılarobası Köyü Hacı, Davutobası Köyü Davut, Yörük Köyü ise Hüseyin adlı kardeş Türkmen Beyleri tarafından kurulmuştur. 
Yörük girişinde, Türk yerleşim geleneğine uygun olarak köy mezarlığı, Safranbolu evlerindeki faniliği temsil eden ahşap gibi ölümü hazırlatır her vakit. Az ilerinde ise köy meydanı Türklerin bölgeye geldiğinde ilk olarak yerleştiği mıntıka manasına gelen "Çökön Meydanı" olarak adlandırılır. Meydanda geçtiğimiz yıllarda hayatını kaybeden Leyla Gencer'in büstü vardır. Gencer, Avrupa'da "La Divan Turca" olarak bilinen Yörük köylü bir sopranoydu. 
Bu köy, klasik manada Yörük deyince akla gelen göçebe hayat tarzını yansıtmamaktadır. Aksine tarihi konakları, çeşmeleri, yolları, camileri ve bağ bahçeleri ile tamamen yerleşik yaşama sahne olmuştur.  Yörüklerin korudukları konaklar ise atalarının Osmanlı başkenti İstanbul'da fırıncı, börekçi gibi meslekler ve askerlik kazançları ile aktardıkları zenginliklerdendir. 
Türkiye'de koruma altına alınan ender köylerden olan bu köy, Bektaşiliği benimsemeleri ve İstanbul kültürünü Safranbolu'ya taşımasıyla özeldir.    
Kasım Sipahipoğlu Konağı (Gezi Evi) üç asra yaklaşan yaşı, iki katlı haremlik gezi odaları ve seyir kulesinin bulunduğu büyük bir konaktır. Bektaşi kültürüne uygun haremlik - selamlı sosyal yaşamı, mimaride ve konağın ev dizaynında görebiliyoruz. Geleneksel Türk evinde, Türk kadını konağın iç avlusuna bakan harem kısmının mutlak hakimidir; yani son söz kadına aittir. Bir bütün olarak konağın, selamlık kısmında misafirler ağırlanırken, Kasım Sipahioğlu Konağı'nın harem kısmı olarak adlandırdığımız odalarında, aile efradının günlük yaşam alanları mevcuttur. Mutfağı ile her ne kadar her oda bir aile yaşam alanı olsa da temel yatak odası ile tuvalet gibi kısımları harem dediğimiz taraftadır. Konakta, ailenin zenginliğine işaret eden geniş yer tahtaları vardır. Hatta yer tahtalarının zemin aralarında Horaca harcı malzemeleri, kıtık kılı ile karıştırılarak rutubet ve haşerelere karşı önlem olarak konulmuştur. Ahşapdolap gözlerinde, işletme ve kesmelerde gördüğümüz rakamsal değerler ise Bektaşilikteki üçler, beşler, yediler ve on iki iman inancını yansıtır. Evin sofasındaki nişler gaz lambaları için yapılırken aynı zamanda kıbleyi gösterecek açıda çok yönlü tasarlanmıştır. Kasım Sipahioğlu Konağı'nda her oda bir ailenin ihtiyacını karşılayacak şekilde oluşturulmuştur. 
Konağın girişinde hediyelik eşya mağazası bulunuyor. Galoş giyerek konağın üst katlarını gezebiliyorsunuz. Üst katları gezmenin ücreti yanlış hatırlamıyorsam 2 TL olması lazım. Biz üst katlarını gezmemiştik. Üst katlarda Filiz Teyze anlatım yapıyor. Youtube'da Filiz Teyze'nin anlatım videolarından bulabilirsiniz. Konakla ilgili daha detaylı bilgiyi konağa ait internet sitesinden bulabilirsiniz. Filiz Teyze, sizi Konağın dışında bir de çamaşırhanede gezdirecektir. Çamaşırhane, yaklaşık 300-350 yıllıktır. Tarihi Çamaşırhane'de de yine Bektaşi geleneklerine ait detaylar bulunuyor.Çamaşırhanenin duvarlarında köyün Yörük Ağalarının (ki aralarında hanım ağalar da var) resimleri ve isimleri yer alıyor. Ortadaki çamaşır yıkama yeri farklı boylardaki kadınlar düşünülerek farklı yüksekliklerde tasarlanmış.   
Safranbolu Turizm Danışma Bürosunun internet sitesinden Safranbolu'ya ulaşım mesafelerine ve sürelerine ile Yörük Köyüne yapılan dolmuş seferlerinin saatlerine bakabilirsiniz.  
Çamaşırhane ve  Kasım Sipahioğlu Konağı gezisinden sonra Yörük Köyündeki turumuz bitti ve otobüse binip Amasra'da kalacağımız otele gittik. O gece orada konakladık. Sabahleyin kalktıktan sonra kahvaltı yaptık, otelden ayrıldık ve Amasra gezimize başladık. Önce Fatih Sultan Mehmet'in ve Veziriazam Mahmut Paşa'nın heykellerini gördük. Heykellerin üzerindeki bilgilendirme notlarında; "Karaların Sultanı, iki denizin Hakan'ı, İstanbul'un Fatihi II. Mehmed 17 Ekim 1460'ta Amasra Kalelerini Cenovalılardan aldı. Buraya ÇEŞM-İ CİHAN (Dünyanın Gözbebeği) dedi." ile "Amasra'nın fethi için Fatih, karadan orduyla Veziriazam Mahmud Paşa denizden donanmayla geldi. Cenova Senyörü kale anahtarını direnmeden teslim etti." yazmaktadır. Amasra'da bu heykellerin dışında Atatürk heykeli, Amasra doğumlu Kazım Koyuncunun heykeli, Şehit Madencilerin Anısına yapılmış olan Madenci heykeli, Amastris heykeli, Congar Mehmet Heykeli, Semavi Eyice Rölyef çalışması ve balık heykeli gibi heykeller bulunmaktadır.  Fatih Sultan Mehmet'in ve Veziriazam Mahmut Paşa'nın heykellerini gördükten sonra sahil tarafında kısa bir tur attık ve Amasra doğumlu olan ve genç yaşta hayatını kaybeden Barış Akarsunun heykelini gördük. Sonra da Fatih Cami'nin bulunduğu alanda dolaşıp Amasra Kale'sini gezdik. En son da çarşıda kısa bir tur yapıp öğle yemeği molası verdik. dolaşırken Amasra Müzesinin de önünden geçtik ama açık olup olmadığını bilmiyorum. Bizim fazla vaktimiz olmadığı için zaten girme şansımız yoktu.  Amasra Kalesi; Bizans dönemine ait olan Amasra Kalesi, özellikle Ceneviz döneminde değişikliklere uğramış ve 14-15 yüzyıllarda Ceneviz ve Osmanlı dönemlerinde de ciddi onarımlar görmüştür. Kale, iki ana kütleden oluşmaktadır. Birisi, o zaman ada olan ve "Kemere" denilen bir köprüyle Amasra'ya bağlanan Boztepe'deki Sormagir Kalesi, diğeri Amasra'daki Zindan Kalesi'dir. Kuzeydoğu ucunda Büyükliman Kapısı, batısında Küçükliman (Antik) Kapısı ve güneyinde Zindan Kapısı bulunmaktadır. Sormagir Kalesine, Kemere Köprü'ye bitişik "Karanlık yer" denilen tonozlu ana kapıdan girildikten sonra Antikliman ve Hacıdenizi yönlerinde iki tali kapıdan çıkılır. Amasra Kalesi'nin kuzeydoğu-güneydoğu arasındaki doğu surlarının uzunluğu 65 metre, üzerinde 8 adet burç bulunan güney surlarının uzunluğu 300 metre ve Kemere Köprü'den itibaren de büyük bölümü yıkılan kuzey surlarının uzunluğu 200 metre kadardır. Sormagir Kalesi'nin Kuzey ve kuzeybatısı denize çok dik bir yar halinde indiğinden buraya sur yapılmamıştır. Doğu, kuzeydoğu ve batısını çevreleyen surlardan çoğu yıkılmış, kapıya bitişik batı surlarının 50 metrelik bir kısmı ayaktadır. Amasra Kaleleri, yer yer kule boşlukları, iç taksimatlar, belirli yerlere yerleştirilen Cenova armaları, eros medusa, kartal, öküzbaşı gibi figürlerin yer aldığı taşlarla günümüzde bile bir orta çağ havası vermektedir.  Amasra'daki gezimizi bitirdikten sonra Devrek'e uğrayıp baston atölyelerinden birine uğrayıp baston yapımını inceledik. Turdakilerden bazıları baston satın aldı ve İstanbul'a doğru yolumuza devam ettik. Biz Kavacık Köprüsünde indikten sonra turun geri kalanı Edirne'ye doğru yoluna devam etti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Edirne'den Günübirlik Yunanistan Gezisi - Kastanies (Kestanelik) - Orestiada (Kumçiftliği) - Pazarkule Sınır Kapısı

Anelemmatik Güneş Saati - Cunda - Ayvalık