Sapanca ve Sapanca Gölü Efsanesi "Sabancı Baba"
Sapanca; Sakarya'nın bir ilçesi olup, özellikle İstanbul'da oturanlar için hafta sonu gidilecek bir yerlerden biri. İstanbul'a yaklaşık 1,5-2 saat mesafededir. Bir çok şehirden otobüsle gidebileceğiniz gibi Yüksek Hızlı Tren ile de Sapanca'ya kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
Sapanca Gölü gayet güzel bir yer. Oldukça sakin, sessiz bir ilçe. Ancak bizim pek sevdiğimiz söylenemez. Ama hafta sonu gezmek için, kafa dinlemek, sakin bir gün geçirmek için ideal bir yer. Melih Kibar Sahil Yolu Caddesi'nde de yürüyüş yapabilir, göl kenarındaki mekanlarda vakit geçirebilir ve Sanat Sokağındaki hediyelik eşya satan dükkanlar alışveriş yapabilirsiniz.
Ayrıca Göl çevresinde kahvaltı mekanlarında kahvaltı da yapabilirsiniz. En azından İstanbul'daki kahvaltı mekanları kadar sıkışık değiller ve rahat rahat kahvaltınızı yapabilirsiniz.
"Sabancı Baba"
Çok eski yıllardan bir yıl, günlerden bir gün
bir gezginin yolu düşer varlıklı bir köye,
öyle bir köy ki insanları çok zengin, bahçeleri verimli
bir ağaç ormanı ortasında ihtişamlı ziynet,
bugünkü gölün olduğu yerde adeta bir cennet..
Gezgin gelmiştir uzun yoldan, sunulsun ister köylülerden
bir damla su, bir lokma ekmek,
ama şımartmıştır bu köyü zenginlik
esirgerler gezginden küçük bir ikramı,
yoktur belki böyle bir niyet aslında
basiret mi bağlanır bilinmez, böyle bir gayret için aslında.
Efsane bu ya gönlü kırık ayrılır köyden gezgin
rastlar az ilerde bir çiftçiye tarlasında,
çiftçi sürmektedir sabanıyla toprağı
bir yaz sıcağında, öküzleri pek bezgin.
Selamlar gezgin çiftçiyi yine de neşeli,
çiftçinin ışıldar gözleri, mola fırsatıdır
bir erik ağacının gölgesinde, gezginle söyleşi.
Çiftçi buyur ederken gezgini yemeğine az
dereden, tepeden, topraktan, meyveden bahsederler
gezgin köye sözü getirir ve dalından kiraz yerken biraz...
Başlar bir yandan çisentili bir yağmur,
çiftçi hak verir gezgine, zenginlikten şaşırmış
bir köydür köyü ve ne yazık ki yozlaşmıştır gurur.
Ulu bir kişidir gezgin yine de düşünmek ister iyi
ama hızlanan yağmur tedirgin eder onu
ve seslendirir çiftçiye içindeki sezgiyi,
söyler çiftçiye, alsın öküzleri yürüsün tepelere
nesi var neyi yoksa,
çünkü kötü şeyler olacak gibidir hızlanan yağmurla.
Bir yandan da sarsılmaktadır toprak
çakmaktadır göklerde şimşek
ve toprağa inmektedir hışımla yıldırımlar.
Telaşla tepelere yol alırken çiftçi
düşünmektedir bu afet de neyin nesi?
Epey bir süre çiftçi yol alır tepelere doğru
Göklerde şimşekler, adımlarda depremler.
Vardığında en yücesine tepelerin sormak ister gezgine
nedir bu afet, nedir bu evrenin gürültüsü derinden,
ama ardından gelirken gezgin kaybolmuştur aniden.
Tepeden son bir kez bakmak ister terk ettiği köyüne
o da ne?
Basmıştır sel suları mağrur köyünü hemen,
yok olmuştur meyve bahçeleri ve evler tamamen.
Yorumlar
Yorum Gönder