Fransa - Beneluks Gezisi

Daha önceki Fransa – Schengen Vizesi başlıklı yazıda Fransa’ya yaptığımız vize başvurusunun süreçlerinden bahsetmiş, 7 Kasım – 14 Kasım 2015 tarihleri arasında bir tur şirketinin gerçekleştireceği Fransa – Benelüks turuna katılacağımızı söylemiştim.  Yazıyı yazmam bazı sağlık problemlerim yüzünden gecikti. Tatilden geldikten bir hafta sonra safra kesesi ameliyatı oldum ve bir ay boyunca istirahat ettim. Bilgisayar başında oturabilmem için biraz vakit geçti. Onun için yazıyı anca yayınlayabilir hale getirebildim. Elimden geldiğince detaylı bir yazı hazırladım.  Biz yaklaşık 3 – 4 ay önce 30 Ekim – 7 Kasım tarihleri arasında bir Fransa – Benelüks tur paketi satın almıştık ancak seçim nedeniyle tur iptal olmuştu. Biz de 1 hafta gecikmeli olarak 7 Kasım tarihinde Atatürk Havaalanından Onur Air’in saat 12.30’da kalkan uçağı ile Düsseldorf Havaalanına gittik. 

1. Gün 
Atatürk Havaalimanı’na saat 10.30 gibi gitmiştik. 2 saat fazlasıyla yeterli olur diye düşünüyorduk ancak online check – in işlemi yaptırmadığımız için ve hava alanında çok uzun kuyruk olduğu için çok vakit kaybettik. İşlemleri yaptırdıktan sonra free shopta uzun uzun bakınırız diye düşünüyorduk ama çok az vakit kalmıştı. Yani havaalanına ya 2.5 – 3 saat önce gidin ya da online check – in işlemi yaptırın ve zaman kaybetmeyin. Tur rehberimiz beni turdan 2 gün önce aramıştı ve havalimanında buluşabileceğimizi, erken gelirsek tanışma fırsatımızın olabileceğini söylemişti ama biz geç kaldığımız için havaalanındaki bulaşmaya katılma şansımız olmadı. Check – in işlemlerimizi yaptırdık, kontrollerden geçtik ve uçağa bindik. Uçakta tur rehberimiz bize tur programını ve otel bilgilerini içeren bir dosya dağıttı. Uçaktan indikten sonra işlemleri yaptırdık, pasaport kontrolünden geçtik, bavullarımızı aldık ve havaalanında bizi bekleyen otobüse valizlerimizi verdik. Rehber bize yemek yememiz için süre verdi ve havaalanında yemek yedik. Daha sonra da otobüse binerek Düsseldorf şehrinde panoramik şehir turu yaptık. Şehir merkezinde otobüsten indik ve dolaştık. Ben ilk kez yurtdışına çıktığım için çok heyecanlıydım ve Düsseldorf şehir merkezini çok beğendim. Serbest zamanın ardından otobüse bindik ve Lüksemburg’a doğru yola çıktık. Lüksemburg’a doğru giderken tur rehberimiz bize turun geneli ve ekstra turlar ile ilgili bilgilendirmeler yaptı. Biz eşimle zorunlu olan Remich&Schengen Turu ve Brugge Ortaçağ Turu ile Paris Kombine Turunu satın aldık. Bence Paris’i gezmek isteyen herkes Paris Kombine Turunu satın almalı. Aynı gün 5 – 6 farklı yeri geziyorsunuz ve bu yerleri gezmek gerçekten vakit alıyor. Bulunduğunuz otelden Eyfel Kulesi’ne gitmek, oradan Benlux Duty Free alışveriş merkezine gitmek, oradan Notre Dame Bazilikası’na gitmek, oradan Ressamlar Tepesi’ne çıkmak bir gün içerisinde hem zor hem yorucu olabilir. Ayrıca rehberin de bilgilendirmeleri var. Ama tabi benim hepsini bir günde yapmam gerekmez ya da ben ayarlayabilirim derseniz sizin tercihinizdir. Bizim turumuzda herkes bu geziyi satın almıştı. Akşam Lüksemburgda önce panoramik şehir turu yaptık, sonra hep beraber otobüsten indik ve şehri turladık. Daha sonra rehberimiz serbest zaman verdi ve herkes kendi dolaşıp yemek yedi. Rehber her yerde kendisinin yemek yediği yerleri söylüyor. Ben burada yemek yiyorum, isteyenler benimle gelip burada yemek yiyebilir diyor. Ancak genelde söylediği yerlerin fiyatı nispeten daha yüksek oluyor. Eğer siz farklı bir yerde yemek yemek isterseniz biraz seri olmanız gerekiyor. Çünkü verilen serbest zamanlar çok uzun olmuyor ve vakit bir anda bitiveriyor. Onun için vakit kaybetmeden yemek yiyeceğiniz yeri seçmeniz sizin için iyi olabilir. Çünkü yemeği ertelerseniz bu sefer gezmeye vakit kalmayabilir. Lüksemburgda cafe ve restaurantlar hariç bütün dükkanlar gittiğimizde kapalıydı. İstanbul Kebap adlı yerde yemek yedik ve sonra da otobüse binip otele gittik. Kaldığımız otel İbis Luxembourg Sud’du. Kaldığımız otellerde en sevmediğimiz yer burasıydı. Oteller ile ilgili şunu belirteyim. Hiçbir otelden çok kötü ayrılmadık. Beklentileriniz çok yüksek değilse otellerden genel olarak memnun kalırsınız. Bir kere otellerde zeytin yok. Ben Türk milletinin zeytin aşkını bu tatilde öğrendim. Ben zeytin yemiyorum ama milletin bir hafta bile zeytin yiyememesini bu kadar dert etmesi bana garip geldi. İlla zeytin diyorsanız yanınızda getirin. Bu oteli sevmememizin sebebi odanın camı açılmıyordu ve oda çok pis sigara kokuyordu. Ayrıca havalandırması da yeterince çalışmıyordu. Yaşadğımız sıkıntı bu oldu. 
2. Gün 
Sabah kalktık, kahvaltı yaptık ve Remisch – Schengen turunu gerçekleştirmek üzere yola çıktık. Pazar günü Remisch’te Pazar kuruluyormuş ve sadece öğlen 2’ye kadar açıkmış. Lüksemburgluların gözü paraya doymuş. Adamların çalışmak gibi bir dertleri yok. Bu arada Lüksemburg’un kişi başına gayri safi yurtiçi hasılası 2014 yılında 92.049 $’mış ve bu rakam ile Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) 186 üyesi arasında Katar’dan sonra 2. sırada.  Rehberimiz bizi Remisch’te bir tane dükkana götürdü. Lüksemburgta birçok şeyden vergi alınmıyor ve diğer ülkelere göre daha ucuz olması. Lüksemburgta özellikle benzinden vergi alınmıyormuş ve Fransa’dan ve Almanya’dan bu ülkeye yakın bölgede oturan insanlar Lüksemburga benzin almaya geliyormuş. Biz de dükkandan biraz alışveriş yaptık ve çıktık. Daha sonra Remischten ayrıldık ve Schengen’e geldik. Schengen kasabası Schengen antlaşmasının imzalandığı yer ve Almanya, Fransa ve Lüsemburg’un tam kesişimde yer alıyor. Burada Berlin Duvarı’ndan iki adet parça var. Bu duvar parçalarının birinin üzerinde Berlin Duvarı’nın yıkılışının 25. yılı anısına Barışın Kahramanı Mikhail Gorbaçov adına yapılmış bir adet plaket bulunuyor. Schengen’deki müzenin içinde Avrupa Birliği’nin şimdiye kadar geçirdiği evreler, üye ülkelerle ilgili bilgilerin bulnduğu panolar, broşürler ve haritalar var. Schengen müzesinin yanında ise üç adet üzerinde ülkelere ait simgelerin bulunduğu yıldızlardan oluşan heykeller ve üye ülkelerin adlarının bulunduğu ve üzerinde kilitlerin asılı olduğu bir bölüm var. Schengen’i gezdikten sonra Paris’e doğru yolumuza devam ettik. Yaklaşık 5 – 5 buçuk saat süren yoldan sonra Paris’e geldik ve panoramik şehir turumuzu yaptık. Daha sonra rehberimiz bizi Şanzelize Caddesi’nde serbest zamanımızı geçirmemiz ve yemek yememiz için bıraktı. Paris By Night Turu’na katılacak ve katılmayacak kişilerle ayrı ayrı buluşma saatleri belirlendi. Biz de tura katılmayan arkadaşlarla Şanzelize Caddesi’nde turlamaya başladık. Cadde üzerinde bir çok ünlü markanın dükkanı var ve her yer ışıl ışıl. Cadde uzun ve geniş. Gezmesi güzel ancak bize fiyatlar yüksek geldi. Biz bir pizzacıda pizza yedik ve mağazalara girip çıkarak otele gidiş saatine kadar caddeyi gezdik. Otele gidiş saatinde buluşma noktasında buluştuk ve otele geçtik. İbis Paris Porte D'Orleans otelinde kaldık. Oteli biz beğendik. yatakları rahattı. Banyosu güzeldi. Camı tamamen açılabiliyordu. Kahvaltısını da beğendik. Bol bol krep yedik. 
3. Gün
Pazartesi günü tüm grubun satın aldığı Paris kombine turunu yaptık. Sabah kahvaltıdan sonra otobüsle önce Eyfel Kulesine gittik ve bilet sırasına girdik. Yaklaşık yarım saat bekledikten sonra 2. Kata çıktık ve yaklaşık 35 – 40 dakika kulenin 2. Katında kaldık. 3. Kata çıkan asansör de varmış ama 2. Kat bize yetti. Zaten turla gittiğiniz için ayrı bir sıraya girip farklı bir plan yapmanıza vakit kalmıyor. Eyfel Kulesinden manzara gerçekten çok güzel. Bir şehir plancısı olarak beni çok etkiledi. Aradan sıyrılan bina yok, bitin binalar hemen hemen aynı yükseklikte, bol yeşil alan var. Bol bol fotoğraf ve video çektik. Eyfel kulesinde istediğiniz kadar kalabiliyorsunuz. 2. Katta bir tane de hediye dükkanı var. Ben zaman kısıtlı olduğu için içine girmedim. Kuleden inmek için de sıraya giriyorsunuz. Yaklaşık 10 – 15 dakika bekledikten sonra asansöre bindik ve kuleden indik. İsterseniz birinci katta da asansörden inebilirsiniz ama o kat pek tercih edilmiyor. Eyfel kulesinin 2. Katına kadar isterseniz merdivenle de çıkabilirsiniz ama epey yüksek. Onun için merdivenler pek kullanılmıyor. Kuleden indikten sonra da fotoğraflar çekildik ve otobüsle Benlux Duty Free’ye gittik. Burası Paris’in içerisinde Louvre Müzesi’nin orada bulunuyor. Eşimin gitmeden önce seçtiği bir tane parfüm vardı. Onun fiyatını sordu ve daha uyguna geldiğini söyledi. Daha sonra oradaki satıcı kadın alışveriş yapacak kişilerin alışverişlerini birleştirdi ve 175 €’ya tamamladı. Bunun yapılmasının sebebi 175 € ve üstünde alışveriş yapılırsa % 12 vergi indirimi oluyormuş. Biz de turdan başka arkadaşlarla hesabı birleştirdik ve vergi indirimini almış olduk. Ancak bu arada şunu da belirteyim. Aldığınız makbuzları havalimanında görevliye göstermeniz gerekiyor. Makbuzun üzerine bir kişinin kredi kartı bilgileri ve pasaport bilgileri yazılıyor. Havalimanında da aldığınız makbuzu ve makbuzun üzerine pasaport bilgileri yazılan kişinin pasaportunu görevliye göstermeniz gerekiyor. Daha sonra görevli mabuza kaşe vuruyor ve siz de makbuzu oradaki kutuya atıyorsunuz. Daha detaylı bilgi için http://www.pariste.net/2014/12/pariste-en-hesapl-parfum-ve-kozmetigin.html hesabına bence bir bakın. Benlux’u gayet güzel anlatmış. Buradan da çıktıktan sonra Louvre Müzesi’nin hemen altında bulunan yemek yenilen yerlere gittik ve Mc Donalds’a oturduk. Burada bir bilgi daha vereyim. Louvre Müzesi’nin altındaki yerlerde yemek yiyecek  olursanız fişinizi atmayın. Aynı alışveriş merkezindeki tuvalette fişi göstererek tuvaleti ücretsiz kullanabiliyorsunuz. Hatta 2 kişiyiz diye işaret ederseniz iki kişi de girebiliyorsunuz. Tuvalet ücretleri de gördüğümüz kadarıyla 50 cent ve 1 € arasında değişiyor. Yemek için de şöyle bir durum var. Eğer domuz eti konusunu sıkıntı ediyorsanız alternatifler çok azalıyor. Lüksemburg'da bir türk restoranı vardı. Yukarıda anlatmıştım zaten. Bir kere orada yedik. Fransa’da Şanzelize'de bir gece 3 çeşit peynirli pizza yedik. Fransa’da diğer 2 gece Paris Kebap adlı bir dükkanda et döner ve köfte yedik. Belçika’daki akşam bir arap restoranında tavuk dürüm, Hollanda’daki bir akşam ise simit sarayında simit yedik. Gün içerisinde de yine McDonald’s, KFC ve benzeri yerlerde pizza, tavuk falan yedik. Yani bilmediğimiz yerlerde et yememize gerek kalmadan bir şekilde karnımızı doyurduk. Ama yemek işi gerçekten zor. Hem Türkiye’ye göre daha pahalı, hem damak zevkimize çok uymuyor, hem de içindekileri merak ediyorsunuz. Yurtdışında kaldığımız süre zarfında en çok yediğimiz şey patates kızartması oldu. Bizim ülkemizde de bol ama yurtdışında gittiğimiz yerlerde hem porsiyonlar daha büyük geldi hem de herşeyin yanında patates kızartması verdiler. AVM’nin içindeki restoranlardan McDonalds’a firdik, tavuklu bir menü yedik ve AVM’den çıktık. AVM hemen Louvre Müzesi’nin altında olduğu için biz de Louvre Müzesi’nin önünde fotoğraf çekildik. Müzeye girecek kadar vaktimiz yoktu. Onun için biz de etrafında gezdik. Daha sonra buluşma noktasına gittik. Otobüse bindiğimizde rehberimiz ertesi gün Disneyland’a gidecek olan kişilere aldığı biletleri dağıttı. Otobüsle Notre Dame Katedraline geçtik. Katedralde yaklaşık yarım saat sıra bekledik ve içeri girdik. Rehber bize katedralin hikayesini anlattı ve daha sonra da Ressamlar Tepesi’ne gitmek için otobüse bindik ve tepeye çıkan Fünikülerin orada indik. Füniküler ile Ressamlar Tepesi’ne çıktık. Önce Sacre Coure Bazilikası’nı daha sonra da Ressamlar Tepesi’ni gezdik. Orada  sadece krep yedik ve bol bol hediyelik eşya aldık. Ressamların yaptıklarını inceledik ve bol bol fotoğraf çektik. Özelikle sokaklarda gezerken ayak üstü portremizi yapmak isteyen ressamlar çok ilgimizi çekti. Ressamlar Tepesi’ndeki gezimiz bittikten sonra hep beraber tepeden aşağıya inen merdivenlerden indik ve otobüse bindik. Paris’te otobüsle bir akşam turu yapıp tekrar otele döndük. Oldukça yorucu bir günü bitirmiş olduk. 
4. Gün
Sabah erkenden kalktık, kahvaltımızı yaptık ve Disneyland’a gidecek grubu yolcu ettik. Biz yarım saat kadar daha otelde kaldık ve daha sonra biz de çıktık. Bir gece önce otele geldiğimizde rehbere metroya nereden binebileceğimizi, Notre Dame Katedrali’nin olduğu bölgeye nasıl gidebileceğimizi sormuştuk. Otel resepsiyonundan Paris şehir haritası ve metro haritası aldık. Rehber bize binip ineceğimiz durakları işaretledi ve bineceğimiz durağın yerini tarif etti. Ben de geceden google mapsten durağın yerini telefonda işaretledim ve ekran görüntüsünü aldım. Sabahleyin haritalardan ve telefondaki görüntülerden bakarak durağın yerini kolayca bulduk. Biz haritada 4 numara ile işaretlenmiş olan Port d’Orleans hattına bindik ve St. Michel durağında bindik. Metro durağına geldiğinizde önce hangi durakta inmeniz gerektiğini bilmeniz gerekiyor. Biz St. Michel durağına ineceğimiz ve bunun için 4. Hatta binmemiz gerektiğini bildiğimiz için 4. Hattı gösteren tabelaları takip ettik ve çok rahat metroyu bulduk. Bileti makineden aldık ve hatta sonra belki bulamayız diye dönüş biletlerini de hemen aldık. Metroda dikkat etmeniz gereken noktalardan birisi de gidiş ve dönüş trenleri farklı yönde durabiliyor. onun için trenin üzerinde yazan son durak ismine bakmanız iyi olur. Ya da  trene binersiniz baktınız ters yöne gidiyor, inersiniz bu sefer ters yöne binersiniz. Biz bu metro konusunda bir çok yazı okumuştuk. Çok karışık zannetmiş, biraz gözümüz korkmuştu ama elinizde harita olursa ve hangi durakta binip, hangisinde ineceğinizi bilirseniz çok rahat. Biz hiçbir sıkıntı yaşamadık. Hatta dönüşte Şanzelize Caddesi’nin sonundaki George V durağından 1 numaralı metro hattına binip Chatelet durağından 4. Numaralı hatta aktarma yapıp Port d’Orleans durağında indik. Bizim tek sıkıntımız çıkacağımız merdiveni seçmek oldu. Yanlışlıkla farklı bir sokağa çıkan merdivenlerden yukarı çıktık ve yönümüzü o şaşırttı. Ama bir sokağın başındaki eczaneyi hatırlayınca tekrar yönümüzü bulabildik. Metro konusu böyle. Biz St. Michel durağında indik ve Notre Dame Katedrali’nin oralarda gezmeye başladık. Amacımız sakin sakin, herhangi bir şeye yetişmeden gönlümüzce gezmekti. Dükkanlara girmek, sokaklarda dolaşmak, bir yerlere oturup birşeyler yiyip içmek istiyorduk. Salı günü Louvre Müzesi kapalı olduğu için içine girme şansımız olmadı. Biz de biraz o bölgede dolaşıp daha sonra Galeries Lafayatte’nin bulunduğu bölgeye doğru yürüdük. O sırada gördüğümüz dükkanlara girdik, Opera Binası’nın merdivenlerinde oturduk, hediyelikçilere bakındık. Galeries Lafayatte çok hoşumuza gitmedi.  AVM’nin bir kere her yeri sarı. Çok şatafatlı görünüyor. AVM çok kalabalıktı ve içeride bir sürü çekik gözlü turist vardı. AVM tam 10 katlıymış ve bizim gittiğimizde içerisinde kocaman bir çam ağacı vardı. Fiyatlar bize yüksek geldi ve hatta en üst katlarına özel olarak arap zengin turistler galan geliyormuş. Biz de içerisinde biraz bakındık ve sonra çıktık. Bu sefer de Şanzelize Caddesi’ne doğru yürüdük ve eşimin gitmeyi çok istediği Laduree’yi bulduk. Laduree çok ünlü bir pastaneymiş ve makaronları çok ünlüymüş. Biz de buradan makaron aldık. Açıkcası tadı çok hoşuma gitmedi ama gidilen yerin meşhur şeylerini yapmayı seviyorsanız siz de bi tadına bakarsınız. Sonra Şanzelize Caddesi’ne çıktık. Cadde’nin baş tarafında yeni yıl etkinlikleri için kurulan donme dolabı gördük. Okuduğum bir yazıda dönme dolabın çok güzel olduğunu okumuştum. Binmeyi çok istiyordum ama daha biz oradayken çalışmaya başlamamıştı. Şanzelize Caddesi’nin Zafer Takı’na yakın olan George V durağından metroya bindik ve otele döndük. Akşamleyin otelde Disneyland’a giden arkadaşlarla muhabbet ettik. Disneyland’ın çok hoşlarına gittiğini söylediler. Ama Paris de bizim çok hoşumuza gitti. Gitmeyi düşünenler beklentilerini göz önünde bulundurarak gezsin. 
5. Gün
Sabahleyin erkenden kalktık, kahvaltı yaptık, odaları boşalttık ve Belçika’ya doğru yola çıktık. Önce tüm grubun katılımı ile Brugge gezisi, daha sonra da Brüksel gezisi yapıldı. Brugge gerçekten rüya gibi bir şehir ve kesinlikle yarım gün gezmek yeterli değil. Herkes çok beğendi, herkes daha çok kalmak istedi ama aynı gün yapılması gereken bir de Brüksel turu var ve program çok yoğun. Eğer bina görmekten sıkılan bir insan değilseniz ve tarihe karşı çok az bir ilginiz varsa bütün binaları tek tek incelemek isteyebilirsiniz. Doğası çok güzel, çok sessiz, sakin, binaları bakımlı, çok güzel bir şehir. Bence bu şehri herkes görmeli, doyasıya gezmeli. Biz grupla birlikte merkezine kadar yürüdük. Orada rehber serbest zaman verdi ve yemek yedik. Daha sonra da merkezinde kendi başımıza gezdik. Daha sonra da rehberle buluşup tekrar otobüsün olduğu noktaya kadar yürüyüp Brüksel’e doğru yola çıktık. Brüksel’e geldiğimizde artık akşam olmuştu. Kışın gelmenin de böyle bir dezavantajı var. Her yer çok güzel, hava sıcak değil, çok soğuk değil ama hava çok erken kararıyor. Brüksel’de önce Atomium’un bulunduğu alanda serbest zaman verdik. Sonra da panoramik şehir turunu yapıp Brüksel’in merkezinde mola verdik. İşeyen çocuk heykelini gördük, el yapımı çikolataları tattık ve bir kafede oturduk. Eşimle birlikte çalıştığımız yerlerde ikram etmek için bir dükkandan çikolata aldık ve waffle yedik. Waffle güzeldi ama çok da farklı değildi. Buluşma yerinde buluştuk ve daha sonra da otele gittik. Otele yerleştikten sonra otele çok yakın bir noktadaki arap restoranında yemek yedik. Brüksel’de kaldığımız otel diğer otellerden çok daha güzeldi.
6. Gün
Sabahleyin kahvaltı yaptıktan sonra otelden ayrıldık ve Hollanda’ya doğru yola çıktık. Avruşa şehirleri yani en azından bizim gezdiğimiz bölgeler gerçekten çok düz ve yeşillik. Yani tam yaşamalık yerler. Hollanda bu ülkelerin arasında en düzü. Bugün sadece Amsterdam’ı gezdik. Öğlene doğru Amsterdam’a geldik, panoramik şehir turumuzu yaptık, yemek yenilebilecek yerleri, alışveriş yapılabilecek yerleri, Redlight’ı ve çevreleri bize rehber gösterdi ve daha sonra da serbest zaman verdi. Redlight’a bizi sokmadı, yerini gösterdi, isteyen gidebilir dedi. Bir de esrarlı keklerin satıldığı Bulldog diye adlandırılan yerleri de tarif etti ama biz gitmenizi tavsiye etmiyoruz diye de özellikle belirtti. Biz de rehberden ayrıldıktan sonra sokakları gezmeye başladık. Ben aslında Madame Tussauds ve Heineken Experience müzelerini gezmek istiyordum ama vakit az olunca her istediğinizi yapamıyorsunuz. Kanal turu çok hoşumuza gitti. Tur tam bir saat sürdü ve kulaklıkta Türkçe dil desteği olduğu için dinleyerek binaları izledik. Bol bol video ve fotoğraf çektik. Kanal turundan sonra biraz daha dolaştık ve buluşma noktasından otobüse binerek otele gittik. 
7. Gün
Bugün Marken Volendam ve Grand Holland turları vardı. Bu turların ikisi birden paket halinde satılıyor. Ama biz sadece Marken Volendam turunu aldık çünkü öğlenden sonra Amsterdam’da arkadaşlarımızla buluşacaktık. Marken Volendam turu çok güzel oldu. Marken de Volendam da çok sessiz ve çok küçük yerler. Oraların köy olduğuna, kasaba olduğuna ve oralarda insanların normal yaşam sürdüğüne inanamıyorsunuz. Marken yaklaşık iki bin kişinin yaşadığı bir köy. Türkiye’deki köyleri düşündüğünüzde gerçekten çok değişik geliyor. Marken de bir peynir üretim tesisine gittik. Burada bir adam bize peynirlerin yapımını anlattı. Artık ne kadar Türk tur şirketi gidiyorsa anlatan adam peynirleri bize Türkçe isimleri ile söyledi. Volendam sahil kasabası ve hediyelik eşyalar gerçekten çok ucuz. Gezi boyunca en ucuz hediyelik eşyaları burada bulduk. Eğer Paris’ten ya da Brugge’dan hediyelik almazsanız bence buradan alabilirsiniz. Volendam da ekmek arası balık yedikten sonra otobüs ile tekrar Amsterdam’a döndük. Tatildeki tek yağmur biz Amsterdam’a geldiğimizde yağdı ama çok kısa sürdü. Amsterdam’da bu sefer farklı sokakları gezdik ve akşam yemeğinde de Simit Sarayı’nda simit yedik. Akşamleyin de otele dönmek için tren garından havalimanına giden trene bindik ve oradan da shuttle servisi ile otele gittik. Otelde odamıza gittik ve odada dinlenirken bir anda herkes bize nerede olduğumuzu falan sordu. Biz de Hollanda’dayız, oteldeyiz falan derken Fransa’da patlama olduğunu öğrendik. Gece biz yatarken olayın büyüklüğünü henüz bilmiyorduk. Ama sabahleyin çok sayıda insanın öldüğünü duyunca şok olduk. Sonuçta daha üç gün önce oradaydık ve insan memleketinden, tanıdıklarından uzak olunca daha değişik hissediyormuş. 
8. Gün
Sabahleyin kalktığımzda herkes bir önceki gece olan patlamaları konuşuyordu ve açıkcası herkes korkmuştu. Herkes eşyalarını topladı, saat 12’de odalar boşaltıldı ve otobüs ile havalimanına geçildi. Benlux Duty Free’den alışveriş yaptığımız ve vergi iadesinin geri alınabilmesi için faturaların havalimanında onaylanması gerekiyormuş. Öncelikle o işlemi yaptık. Sonra check – in işlemlerini yapıp, güvenlik kontrolünden geçtik. Güvenlik kontrolü çok uzun sürdü. Daha sonra pasaport kontrolünden geçtik ve bu uzun kontroller yüzünden biz free shopları doğru düzgün gezemedik. Artık Türkiye’ye gidince gezeriz diyip uçağa bineceğimiz kapıya gittik. Uçağa bindik ve Atatürk Havalimanı’na geldik. Atatürk Havalimanı’nda free shopa girdik, pasaport kontrollerimiz yapıldı ve metro ile evimizin yolunu tuttuk. Böylece ilk yurt dışı maceramız da sona ermiş oldu. 
Şimdi. Kısa kısa notlara gelirsek:
• Rehberin gösterdiği yerlerde yemenize gerek yok. Ama et konusunda hassassanız çok fazla bir tercihiniz kalmıyor. Ya tavuk yiyeceksiniz, ya pizza. Sulu yemek kültürü yok ya da biz hiç denk gelmedik.
• Su konusu gerçekten sıkıntıymış. Market bulma şansınız az ama bulursanız da mutlaka otel için, bir sonraki gün için yedek su bulundurun. 
• Hediyelik eşya çok büyük şeyler bence almayın. Küçük küçük çok almaya bakın, herkese birşeyler hediye edin. 
• Bütün turlara katılmayın. Paris Kombine turuna katılın. Disneylandı merak ediyorsanız gidin. Marken Volendam çok güzel. Öğlenden sonrakinin de güzel olduğunu düşünürseniz turu alın. 
• Etrafınıza çok iyi bakının. Geçtiğiniz yerlerden bir daha geçemeyebiliyorsunuz. Her anı yaşamaya bakın. Bol bol fotoğraf çekin, video çekin. Çok güzel anılar oluyor. 
• Başka insanlarla konuşmaya, arkadaş olmaya bakın. Biz birkaç çiftle tanıştık. Bazı yerlerde beraber gezdik. 
• Dil bilmemekten korkmayın. Çok az bir İngilizceyle hem Paris’te hem Amsterdam’da kendi başımıza gezdik. 
Söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. Aklınıza takılan bir şey olursa ya da benim aklıma bir şey gelirse eklerim. 
Son olarak benim gitmeden önce faydalandığım uygulamaları, internet sitelerini ve blogları da paylaşayım. Benim atladığım bir nokta varsa oralardan da faydalabilirsiniz. 
https://play.google.com/store/apps/details?id=com.fogdens (Paris Metro Uygulaması) Program çok işe yaradı. Ayrıca google mapsten haritayı otelde wi-fi ile açarsanız ve gezeceğiniz yerlerin haritalarını incelerseniz, onlara daha sonra internet olmasa bile yeniden bakabilirsiniz. Otelden ya da metro istasyonlarından metro haritası da alabilirsiniz. 
http://denizatm.com/beneluks-paris-turu/ (bana en çok yardımcı olan blog)
Yeni yıldan önce belki yeni bir yazı yayınlayamam. Şimdiden herkese sevdikleri ile beraber mutlu bir yıl dilerim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Edirne'den Günübirlik Yunanistan Gezisi - Kastanies (Kestanelik) - Orestiada (Kumçiftliği) - Pazarkule Sınır Kapısı

Anelemmatik Güneş Saati - Cunda - Ayvalık